24 Eylül 2007

kusura bakma, etraf da çok dağınık ama...


okul açılıyor yarın. sanırım ilk kez, "yeni gönderi" penceresini, ne yazacağımı bilmeden açtım. yarın okul açılıyor. evim çok dağınık. geçen seneden final notları masamın üstüne yığılmış durumda, hala. interrail çantasını gördüm en son ortalıklarda, içine düştüğü boşluktan, aylanmış tozları içine alarak kurtulmaya çalışıyordu.

okul açılıyor yarın. ders programım çok dağınık. bana 'consent' vermiş hocalara, yarın ben consent vereceğim. beğenmediklerimi "ah, üzgünüm, sizden bu dersi almak çok isterdim, ama, siz de biliyorsunuz ki, ..." diyerek reddedeceğim. estetik mi acaba benim kalemim, politik felsefe mi, yoksa postmodern roman mı? bu satırların okurlarının "postmodern roman" demesini umuyorum sanırım.

oysa şu an çok dağınığım, hiçbir şey okumaya mecalim yok, çünkü her şeyi okumak istiyorum. ders seçmek istemiyorum, hayır; ergenlik hezeyanlarındaymışçasına yakarmak istemiyorum artık.

çok dağınığım, kafamda bin tane fil var sanki, ne yaptıklarını sadece erkan can biliyor. hepsi farklı bir yöne koşuyor, bense hortumlarından çıkan derin bir ıslığa mahsur kalmışım, beceremiyorum kurtulmayı.

şunları demiştim, bir kış gecesi bir yolcu'nun yolculuğu başlarken:

bir makale, bir gün özeti, bir serzeniş, bir acı, bir tatlı, bir şarkı, bir öykü, bir oyun, belki de bir koyun... bir adam, bir kadın. bir freddie, bir fuko....blog'umdan bunlar geçecek. belki de geçmeyecek. içinden tren geçen bir blog olsaydı eğer, benimki olsun isterdim. zira toplanmışlıklara tahammül edemiyorum...
bu blog'un bana tahammül yaratacağını umanlar, ben yenilince yenilmiş sayılacaklar, bunu unutmasınlar. kurallar için başvuru danışmaya, danışma "exit" oklarının sonunda...

oysa şu an, yıllar önce kaybettiğim düzenin peşinden koşuyorum. bu blog'un bana tahammül yaratmasını umuyorum. ben yeniliyorum. ve yenilmiş sayılıyorum. toplanmışlık istiyorum. odamın toplandığını, kaybettiklerimi bulduğumu, kararlarımı verdiğimi, kitaplarımı okuyup yazılarımı yazdığımı hayal ediyorum.

belki de haklıydı okur. belki de bir değnek lazımdı bana. dürtmeliydi beni. düzene sokmalıydı.
"disiplinize" olmalıydım, evet, cevap buydu. tüm dağınıklığıma ilaç buydu. boşuna yazmıştım o kadar satırı, hiçbir şey anlatamadan, anlatmaya niyetlenmeden, anlamayı istemeden...

"hayal kırıklığı" diyorum.
"hayır, yanlış anlıyorsun" diyorum.
"yanlış anlamak yoktur", diyorum.
"anlamlar vardır..."


3 yorum:

Adsız dedi ki...

Cidden çok derin yazıyorsun. Ama insan arada sırada okumaktan yorulsa bile bırakamıyor, kendini yazının akışına bırakıp gidiveriyor birden. Benim gibi heyecanlı, büyülü, fantastik kitapları seven biri bile bu yazıyı büyük bir hazla, evet belki zevkle değil ama hazla okuyorsa, çok güzel yazoyorsun demektir. Hep böyle devam etmen dileğiyle...

Adsız dedi ki...

bense toplanmayı tercih ediyorum..

döndüğümde beni karşılamasın(bana hatırlatmasın)odamın o hali,sıkıntıyla ve aynı şeyle meşgul geçirdiğim günlerimi.ne varsa topluyorum;kağıtlar,kalemler,hiç kanıt bırakmıyorum.çalışma masamı bile dönüştürüyorum başka bi faaliyet alanına;çaktırmıyorum aslında ne işle meşgul olduğumu.başarısız saydım bu yıl kendimi diye,üstüne toprak atıyorum bir yıllık emeğimin.

ve güneşin altı gibi müsait yerlerde,tekrar tekrar unutuyorum kabahatimi,tatil boyu.

dönüp odamın kapısını açtığımda;aklımdan çıkmış;ben neyle yıprattım bütün bir yıl kendimi?tek bir kanıt yok..

Adsız dedi ki...

uyuyamadım, yazılarını okudum...
sanırım yazdıklarının en güzel yanı bir şeyler anlayıp; kendime dair bişiler bulmam ama bunları bulduğuma seni doğru anladığıma emin olamamam...
ama sen bambaşka bişi anlatmak istemiş olsan da ben okuyup bir bağ kurduysam senle aramda; seni tersten anladıysam ama bir şeyler anladıysam kendimce bu bişey ifade eder mi yoksa anlamicaksan okuma mı dersin ki?
ismimi yazmicam... =)