18 Ocak 2010

ben de hatırlıyorum...

oysa hatırlamamak lazım bazı zamanlar. bir sürü zamanlar. bir sürü zamanları hatırlamamak lazım.

bir yerden sonra hatıralardan başka hiçbir şey olmamak, hatırladıkların dışında hiçbir şeye dokunamamak, hatırladıklarının dokunma mesafenden çoktan çıkmış olması, tüm bunlarla uğraşmaktansa, unutmak lazım. ama işte unutamamak, bir sürü şeyi, bir yandan müzik, bir yandan saatler, dünya kadar binlerce şey. unuttuklarının hatırlatılması, unutmadıklarının her yerden karşına çıkması, teğet geçenler, uğrayıp kaçanlar, reklamlarda görünenler, ismini benzetenler, cismini benzetenler, hastalığının hissettirdikleri, ateşle uyurken gördüğün rüya, görmek isteyip göremediğin rüya.

klişeler denizinde boğulmaktan, istediğimi anlatamamaktan, haykıramamaktan, haykırmanın bi anlamının kalmamış olmasından, hepsinden...

tom waits bir gün konsere gelirse, fazladan bir biletim olacak, isteyene. unutulmayanlardan, unutmayı becerenlere.



11 Ocak 2010

now that you've found it, it's gone...

2010'a bir şeyler sormak istiyorum.

eğer henüz ilk 10 gününde kendisi hakkında beklediğim şeylerin çoğunu bir daha olamayacak bir hale getirip bıraktıysa, geri kalan 355 gün için nasıl bir planı var? özel bir hazırlık yapmam gerekiyor mu?

bu seneye girmek üzereyken yeniden keşfedip, bu kez aşık olduğum şarkının şöyle söylüyor olması mıdır tüm bunların sebebi?

a self-fulfilling prophecy of endless possibilty
you roll in reams across the street
in algebra, in algebra

the fences that you cannot climb
the sentences that do not rhyme
in all that you can ever change
the one you're looking for

it gets you down
it gets you down

there's no spark
no light in the dark

eğer başka bir şarkıya aşık olsaydım her şey farklı gelişebilir miydi?

*****

bir duyuru yapmalıyım. oyungezer okurları varsa buraya bakan, ilgilenmek isteyebilirler.

oyungezer'den ayrıldım.

bu duyuruyu daha önce yaptığım ortamda gelen tepkilerden, bazı açıklamaları hemen yapmam gerektiğini öğrendim. o yüzden şu alıntıları (kendimden) uygun görüyorum:

"biliyorum garip ve çok anlamlı gözüküyor. üst üste posta idaresi'ni
bırakmam, ramon tamir atölyesi'ni bitirmem, birkaç aydır oldukça az
yazmam ve sonunda da ayrılık kararı. ama emin olabilirsiniz, bunların
herbirinin kendine ait sebepleri var ve bu sebepler benim kafamda
birbirine eklenmiyor. posta idaresi'ni dergiden değil, posta
idaresi'nden soğuduğum için bıraktım. ramon'u vakti dolduğu, başında
planladığımız sona ulaştığı için bitirdim. son birkaç aydır dergiye az
yazıyor oluşum da asıl olarak çok yoğun ve dağınık bir program içinde
olmamdan kaynaklanıyordu.

.....ayrılışımın forumda ya da sözlüklerdeki
son zamanlarda benim dahil olduğum ya da benim hakkımda çıkan bazı
tartışmalarla alakası olduğu yönünde imalar vardı, en azından böyle
anladım. doğrusu bu tartışmaların ve bu tartışmalar sırasında
karşılaştığım bazı tutumların kararımı biraz olsun kolaylaştırdığını
söyleyebilirim, ama bu kadar. ayrılışımın asıl sebebinin bunlarla
hiçbir alakası yok. bu sebep çok kişisel ve üzerinde tartışılabilir
bir şey değil. lütfen buna anlayış gösterin ve lütfen benden başka
kimseyi ayrılışım konusunda sorumlu tutmayın."

işte böyle. bunun ötesinde söylenecek çok şey var, söyleyebileceğim pek bir şey yok. oyungezer benim hayatımın tam merkezine oturan, çok sevdiğim, çok heyecanlandığım, çok gurur duyduğum bir şeydi. hâlâ öyle aslında. ama bazen bazı şeyler yakından sevilmeye dayanamıyor. sevmek için uzaklaşmak gerekiyor. bir şekilde öğreniyor insan bunu. zamanında level'ı bırakırken "ben level'dan ayrılıyorum ama level benden asla ayrılmayacak" demiştim. adı level olan şeyin geldiği hal bu cümleyi biraz boşa çıkarttı gerçi ama level'ın küçüklükten beri hissettirdiği her şey tabii ki hâlâ içimde. ama bu cümlenin çok daha katmerlisini oyungezer için kurmalıyım. oyungezer vücudumun her yerinde, beni karıncalandıran, harekete geçiren, zaman zaman hüngür hüngür ağlatan bir şey olarak kalacak burada.

*****
bir duyuru da benim ne yapmakta ya da ne yapacak olduğumu bir türlü hafızasında tutamayan ismilazımdeğilbirkısımfilizler için.

okulu bitirmeme bir finalim kaldı. gelecek cumartesi'den itibaren -eğer süper bir son dönem sürprizi olmazsa- boğaziçi lisans hayatımın sonuna geliyorum. sonunda! geliyorum hatta, son 4-5 dönemi pek eski OK prezervatif reklamı gibi, "songül", "yeter", "imdat" isimleriyle anıyorum zaten. okulu bitirdiğim sırada oyungezer'den ayrılmaya karar vererek içine düşeceğim boşluğu ve muhtemel depresyonu ateşlemeye karar verdiğim için beni tebrik etmek isteyenler mütemadiyen facebook statülerimi layk edebilirler. muhtemelen bu depresyonun en kolay gözlemleneceği yer orası olacaktır zirâ, gözlerimi aynı sıklıkta göremeyenler için.

*****
bir de the eraser ve in rainbows'u ühü'ye dahil etmeyen zihni hem tebrik edip hem de kınıyorum. orada olmaları gerektiği bu kadar açıkken orada olmamalarının tek sebebi, ühü'süz bir hayatın mümkün olduğunu göstermek olmalı. şu an buna inanmak işime geliyor ama bu işten nefret ediyorum.