21 Nisan 2009

hayat tek bir an (ve birkaç kızarmış patatesle biraz sosis)

hayatın garipliğini yeniden keşfetmek için, hayır, ölümün varlığını hatırlamaya gerek yok. ama bir yandan da, ölüm var. ve hayat çok garip.

dün gece, herhangi bir geceydi. saçma bir paper için saçma sabahlamalar. yazamamak asıl duygu olunca, insan yazdığı anları kaçırmaya başlıyor, sıkıntılı geceler, fincanlar dolusu kahveler, etraftan geçip gidenlere terslenmeler, loop'ta takılı birkaç şarkı, işte, yazamama duygusu ve yazılmış, bitmiş kağıtlar. nereden gelip, nereye gidiyorlar?

dün gece, sabaha doğru yattım. garip bir durum yoktu, ben hep öyle yaparım. 
24 saat hiç uyumadan durduğum ilk günü hatırlıyorum, sırf uyumamak için total war oynamıştım. bir de geçen sene, tam bir gün uyumama anını kaydetmiştim bir kış gecesi'ne, bir kış gecesi değildiyse de.

hepsi kendi içinde birbirinden saçmaydı. tek bir an var şimdi, tek bir "ilk", tek bir uyumama anı.

11'in 18'ydi yine, ucu kaçmış bir senede. 

"ilk kez gece 4'e kadar uyanık olduğum" o gece. o gece, sokakta ramazan davulcuları geçiyordu. o gece, çocuklar "okeeey" diye bağırıyorlardı, ergen gerzeklikleriyle. o gece monopoly oynuyordu çocuklar, kapitalizm falan eleştirmeden, eleştirmeyi bilmeden. mutfakta, gecenin 2'sinde, sosis ve patates kızarıyordu. 

gecenin 2'sinde kızaran sosis ve patates. hayat bazen sadece bu. dün geceden itibaren, bazılarımız için, hayat çoğu zaman sadece bu.

ellerine sağlık ayşe teyze, her şey çok güzeldi. hayat çok güzeldi.