biliyorum, elbette, tanımlar, herkese başka bir şey söyleyebilir. kategoriler, çok fazla şeyi dışarıda bırakır. insana ait olan şey, genelde söylen(e)meyenlerde saklıdır. yine de şaşırıyorum.
sosyal bilim okumuş, az buçuk siyaset üzerine düşünen, az biraz aktivizme bulaşmış, üç-beş eyleme katılmış insanlar kümesinin içinde, farklı değişkenler üzerinden ayrılabilir insanlar. en kabasını sol/sağ ayrımında bulur bu değişkenler, pozitivizme olan bakışından, neoliberalizm eleştirilerine kadar çeşitlenebilir. solcu/sağcı/marksist/postmarksist/modernist/postmodernist/yapısalcı/postyapısalcı/liberal/komüniteryen/ sosyalist/anarşist vs vs şeklinde sıralanabiliriz, bazen o bazen diğeri oluruz, hiçbir kategoriye sığmayız, taşarız ama neticede bunların hayatımızda üç aşağı beş yukarı yönlendirici etkisi vardır, her şeyi değilse de bazı şeyleri anlatır bizim hakkımızda...
ben şimdi bu kategorilere ve etrafıma baktığımda, kendimi tamamen aynı kategoriler içinde gördüğüm, aynı hassasiyetlerle sokaklara döküldüğüm, beraber iş yaptığım insanların, referandumda "evet", "hayır" ve "boykot" arasında dağılmış olduğunu görüyorum. "hayır diyenler şöyledir", "evet diyenler böyledir", "boykotçular zaten..." şeklinde başlayan hiçbir cümleye uymadığını biliyorum arkadaşlarımın.
bu evet, kategorilerin bir boka yaramadığını gösteriyor neticede, ama bir yandan da referandumun saçmalığını mı anlatıyor?
sırf bu yüzden, boykot mu etmeli acaba, kafalarımızı bu kadar karıştırdığı için?
referandum dediğin zaten, sonsuz ihtimalli bir oyun olan siyaseti iki seçeneğe indirmek demek olduğuna göre, hak ettiği tek seçenek boykot, olabilir mi?
bu bir referandum yazısı değildi, gerçekten, sadece, ben kendimi çok yalnız hissediyorum tüm bu muhabbette...
1 yorum:
Buradaki sorunun referandumun bizi iki-üç seçeneğe mahkum etmesinde ve doğurduğu sürecin kafalarımızı karıştırmasında olduğunu düşünmüyorum. Her karar alma süreci bunu öyle ya da böyle yapar ve birkaç seçeneğe indirgenir.
Aslında kanımca isabetli olanı zaten görmüşsün. Bu durum "kategorilerin bir boka yaramadığını" göstermesi yanında, hiçbirimizin kategorilere sığınma noktasında bağışık olmadığını da gösteriyor. Bu yüzden her dağılmamızda haklı bir şaşkınlık içine düşüyoruz. Bir ara düşünsel/eylemsel bir toparlanma gerçekleştiriyoruz ve hep öyle kalacağımıza ve o hâl üzere birbirimizi çok iyi bildiğimize ve buna dair çok isabetli kestirimler yapabileceğimize dair, belki yarı bilinçli bir yanılgı üretiyor zihnimiz, ama neticede bir gün beklenmedik ve tuhaf bir dağılma hâsıl oluveriyor ve "tedavi" ediyor bizi.
Yorum Gönder