19 Mart 2008

yeni kuşlar


boomp3.com

you just have to be sure you're doing the right thing. i mean it's very easy to forget - she's was just sitting there in the pub with her new friends and her new life and her new hair and it might been five years but you'd know just to look at her.

bir kış gecesi'nin yeniden doğumunu müjdelememin üzerinden kimbilir kaç gün geçti, uzun zaman... ve o uzun zaman için ne kadar az kelime döküldü buralarda. şimdi yeni bir doğumu müjdelemeye yüzüm yok aslında, olmamalı. oysa bu bir doğumgünü yazısı.

ben çok küçüktüm. küçükmüşüm. "yeni bir ev" demişler bana, "yeni bir oda, yeni oyuncaklar". hepsinden ikişer tane olacak demişler. "tamam" demişim tabi, başka ne diyebilirmişim ki? desem ne değişirmiş ki?

didn't see her for the rest of the night, but by closing time the beer's kicked in so i go up and speak to her and we end up going for a walk and talking about our new homes, our new jobs, our new friends and our new birds.

masama davet ettim onu. diğerini. diğer odada oturanı. konuştuk karşılıklı. dudaklarını izledim. nasıl öpüştüğünü hatırlamıyordum. belki hiçbir zaman bilemedim, bilmiyorum. "buralarda yenisin" dedi. oysa değildim.

oysa ne kadar garip, buralarda gerçekten de yeniyim. varolmayan varlığımın bu yalnızlığı çok yeni. ne kadar çok şey gitti ben en son buraya geldiğimden beri. kim var kim yok, habersizim. birisi, gitti. yaşıyor mu? yaşadığımdan haberdar mı? yaşıyor muyum?

masama davet ettim onu. diğerini. "ben diğeri değilim" dedi. öyleydi. diğer odada bırakmıştım onu. belki hiç doğmamıştı, bir sancı olarak karnımdaydı. bilmiyorum.

but you have to remember there's this other kiss. and she's sitting at home, wondering where you are and what you're doing. and you work hard on this kiss and you know it inside out, it's as much yours as it is hers, and it took a long time to get right, it took months of practice and months of embarassment but now you've got it perfected and you've been looking forward to that kiss all week.

ona dokundum. rastgele değil. dokunabileceğim tek noktasına, onu tamamiyle sarsacağını bildiğim, onu kendinden geçirecek ve belki de o anda yok edecek tek noktaya dokunduğumu bilerek dokundum. hiçbir şey olmadı ona, hiç ses çıkartmadı. o lanet varlığı ve boktan sarsılmazlığıyla öylece kaldı. sarsılan ben oldum. sonsuz bir titreme aldı vücudumu, ben olmaktan çıktım, başka bir şey oldum. "sen oldun" dedi bana. "hayır" dedim, "yanılıyorsun, olmadım." olmuştum. ben olmuştum.

"kaç yaşındasın?" diye sordu birkaç bin kalp atışından sonra.
bilmiyordum. "sen?" dedim.

yirmi iki, dedi.

biliyordum.
dudağı dudağımdaydı. öpmedim. elleri ellerimdeydi. tutmadım. arkamı döndüm. yürüdüm. doğru olanı yaptığımı biliyordum.


you can see her breath in the air between your faces as you stand in the leaves and she just asks you straight out if you want to come and stay at her flat. but you make sure you get separate taxis and you go home and there might be a slight regret and maybe you'll wonder what you missed but you have to remember the kiss that you worked so hard on - and you'll know you've done the right thing.

3 Mart 2008

mart kapıdan baktırır, oyungezer aktarır


bu ay dergi hakkındaki en kötü şey, bu yazının başlığı. oyungezer yoluna devam ediyor. anlam arayışları 2007'de geziniyor, yas tutuyor, dünyayı değiştirmeye çalışıyor, ama nasıl yapacağını bilmiyor. kırmızı alarm üçüncü kez çalıyor, mirror's edge galakside ve balkanlar'da (belki aynı zamanda ortadoğu'da ve biraz da okyanusya'da) ilk kez (!) oyungezer'e konuk oluyor.

bu arada, bir kış gecesi yeniden geri dönüyor.