ay şey, pardon, şimdi benim dikkatimi çekti de; (diğer yorumcuların hoşgörüsüne sığınarak)bu yaptığımız yorumlara bakıyorum da, sana göre de bi tuhaflık yok mu? yani ben diorum ki, şu blog aleminin tümünü dolaşsak, bir doğumgünü yazısına yapılabilecek en ilginç yorumlarla karşı karşıyasın. elalem, normal normal, "doğumgünün kutlu olsun" gibisinden şeyler yazar, di mi? bize bak! naapalım, senin de şansına biz düşmüşüz şu hayatta :)
aa? olmadı ama:P ben burda, "ah rica ederim, öle deme, aksine ben bunun bir şans olduğunu düşünüyorum, aşkolsun" demeni beklerdim. hayallerim kırıldı('hayal kırıklığı' tamlamasının tuhaflığını da sorgularım burdan). aslında ben her şeyin sebebini biliorum. ama diğer yorumcuların hoşgörüsüne sığınmanın da bi sınırı var:) yani neden böyle?, sen nasılsın ki biz böyleyiz?, böyleyken neden böyle?:) gibi soruların bence bi cevabı var. (ııı..ama düşündüm de, sanırım sen de aynı şeyleri düşünüyosun ki, böle dedin) ps: ben aslında şmdi sayfayı, yorumumdaki "tuhaflık" kelimesinin yanına "(?)" gelmesi gerektiğine dair edit için açmıştım. yani tuhaf diye bişi yok ki?
anlık bi seçim: vicdan azabı mı ne zaman biteceği asla bilinemeyecek olan bir merak mı?...
maybe you'll wonder what you missed... yeniden olsa? bir yeni merakı daha kaldırır mı sen, ben, o, diğeri, başkası birisi, hepimiz, en önemlisi hangimiz? you know u were doing the right thing ...
belki de ben her seyi yanlış anladım, kelimeler benim değil ne de olsa... anlamını bilemem ki!... ama bu kelimeler benim işte...
peki acaba bunları anladım m?
söz dediğin şey bazen senin ağzından çıkar bana ait olur, bazense tam tersi...
sanırım öğrenmek çok zor, hangisi ona ait, hangisi sana, hangisi bana? sınırı kim çiziyor tam bir muamma.... işte 'anlamak' da bu yüzden zor sanki.
.....
noktalar bazen çok şey anlatır... yorumların çoğu bol noktalı... herkes karışmış sanki okuduktan sonra... kendi kelimelerini bulamamışlar da oraları diğerleri doldursun istemişler gibi sanki...
bir de burdan sonra anladığım şey: noktalar kadar çok şey anlatan diğer şey de şarkılar...
sözüm dünya gençlerine: hoyrat kullanmayın noktaları ve şarkıları... incitmeyin onları... sadece gerektiğinde şarkılarla konuşun...
-sen hoyrat kullanmışsın diye değil bu uyarı..tabi belki kullanmışsındır bilemem ama burda kullanmışsın demek istemedim..sadece koruyorum şarkıları ve dinleyenleri-
sayfanın en üstündeki "bir kış gecesi eğer bir yolcu" başlığının altında bu sabaha kadar "'cause sometimes words have two meanings" yazıyordu. sanırım bu konuşma sırasında da o halde kalmalıydı...
bilsek de söyleyemeyecektik. söyleyemediğimiz için bilemeyecektik. çünkü, sanırım, anlam sözün kendisinde değil ama, söylemekte. söyleyebilmekte. belki... belki de değil.
peki neden böyle? neden söyleyebilme eyleminin bir sürü ön koşulu var? bi kere ağzından çıkacak sözlerin sana ait olduğunu bilmelisin... emin olmalısın... nasıl olunucaksa artık...
sonra zaman... anlaşılacağına emin olduğun anı beklemelisin.
'o an' çalar saati olsaydı keşke, beklemek herkes için daha kolay olurdu...
seinfeld'in bir bölümünde, george costanza sevgilisinden ayrılmaya çalışıyordu. şöyle bir diyalog vardı yanılmıyorsam:
-I'm breaking up with you. -Well, I am not.
sonra da kadın hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyordu.
ben de üç nokta koymayı deniyorum şimdi. kalmak veya dönmek için sebep yoksa bu noktalar da gün gelir, uzaktan bakan için tek nokta gibi gözükür nasıl olsa...
29 yorum:
sonra da yuruyup gittin odadan? kendini kendinde gorup...kendine dokunup, ona sigamayip...
ben yapabilirmiydim?
yazip yazip silen,ben...
bilmem.
iyi ki...
demeliyim bu güne özel :)
"gitti" demiş.=(
kim demiş? =(
başka sorum yok=(((
=(((((?=(...?=(((???=(((((...
"ah birisi, ah birisi..."
ay şey, pardon, şimdi benim dikkatimi çekti de; (diğer yorumcuların hoşgörüsüne sığınarak)bu yaptığımız yorumlara bakıyorum da, sana göre de bi tuhaflık yok mu? yani ben diorum ki, şu blog aleminin tümünü dolaşsak, bir doğumgünü yazısına yapılabilecek en ilginç yorumlarla karşı karşıyasın. elalem, normal normal, "doğumgünün kutlu olsun" gibisinden şeyler yazar, di mi? bize bak!
naapalım, senin de şansına biz düşmüşüz şu hayatta :)
daha kötüsü (ya da iyisi) [ya da ortanca hallisi] benim şansıma ben düşmüşüm şu hayatta.
aa? olmadı ama:P
ben burda, "ah rica ederim, öle deme, aksine ben bunun bir şans olduğunu düşünüyorum, aşkolsun" demeni beklerdim. hayallerim kırıldı('hayal kırıklığı' tamlamasının tuhaflığını da sorgularım burdan).
aslında ben her şeyin sebebini biliorum. ama diğer yorumcuların hoşgörüsüne sığınmanın da bi sınırı var:) yani neden böyle?, sen nasılsın ki biz böyleyiz?, böyleyken neden böyle?:) gibi soruların bence bi cevabı var.
(ııı..ama düşündüm de, sanırım sen de aynı şeyleri düşünüyosun ki, böle dedin)
ps: ben aslında şmdi sayfayı, yorumumdaki "tuhaflık" kelimesinin yanına "(?)" gelmesi gerektiğine dair edit için açmıştım. yani tuhaf diye bişi yok ki?
DOĞUMGÜNÜN KUTLU OLSUN!
İYİ Kİ DOĞMUŞSUN!
(bu yetmezdi):
İYİ Kİ SENİ BEN DE TANIYORUM ARTIK!,
İYİ Kİ BULDUM BLOG'U!,
İYİ Kİ -ARTIK BENİM İÇİN DE- VARSIN!!!
(SENİN ÖMRÜN GİBİ, BİR KIŞ GECESİ'NİN ÖMRÜ DE UZUN OLSUN! GÜZEL OLSUN!)
SENİ SEVEN ÇOK YAŞASIN!
ben bunu hak ettim:P
anlık bi seçim:
vicdan azabı mı ne zaman biteceği asla bilinemeyecek olan bir merak mı?...
maybe you'll wonder what you missed...
yeniden olsa?
bir yeni merakı daha kaldırır mı sen, ben, o, diğeri, başkası birisi, hepimiz, en önemlisi hangimiz?
you know u were doing the right thing ...
belki de ben her seyi yanlış anladım, kelimeler benim değil ne de olsa... anlamını bilemem ki!...
ama bu kelimeler benim işte...
peki acaba bunları anladım m?
söz dediğin şey bazen senin ağzından çıkar bana ait olur, bazense tam tersi...
sanırım öğrenmek çok zor, hangisi ona ait, hangisi sana, hangisi bana? sınırı kim çiziyor tam bir muamma.... işte 'anlamak' da bu yüzden zor sanki.
.....
noktalar bazen çok şey anlatır...
yorumların çoğu bol noktalı...
herkes karışmış sanki okuduktan sonra... kendi kelimelerini bulamamışlar da oraları diğerleri doldursun istemişler gibi sanki...
bir tane daha kaldırır mı acaba?
deneyelim...
denemekten bir zarar gelir mi?
hala karışık olmakla birlikte zarar gördüğümü de söyleyemem... =)
zaten aydınlanma gibi bir beklentim de yoktu :)
sesimi bu kadar çabuk duyulması çok hoş.
teşekkürler...
ben teşekkür ederim. üzerine -çokça- düşünülesi bir yorumum oldu. şu an tepe tepe kullanıyorum kendisini...
noktanoktanoktanoktanokta
madem yorum senin oldu yazı(m) da benim olsun şu halde :)
güle güle kullan...
çok alışmayın birbirinize. nokta
bir de burdan sonra anladığım şey: noktalar kadar çok şey anlatan diğer şey de şarkılar...
sözüm dünya gençlerine:
hoyrat kullanmayın noktaları ve şarkıları... incitmeyin onları...
sadece gerektiğinde şarkılarla konuşun...
-sen hoyrat kullanmışsın diye değil bu uyarı..tabi belki kullanmışsındır bilemem ama burda kullanmışsın demek istemedim..sadece koruyorum şarkıları ve dinleyenleri-
sayfanın en üstündeki "bir kış gecesi eğer bir yolcu" başlığının altında bu sabaha kadar "'cause sometimes words have two meanings" yazıyordu. sanırım bu konuşma sırasında da o halde kalmalıydı...
=)
cause sometimes words have two meanings... ve bence *generally more than two*
2 anlam senin için 2 anlam da benim için... anlam kelimenin kendisinde mi acaba gerçekten? sözde mi? yoksa duyanın kulağında, gözünde, aklında, kalbinde mi?
boşver yazının değişmiş olmasını. nasılsa ikimiz de ne anladığımızı bilemeyecektik, bilsek de söyle(ye)meyecektik...
sadece her seferinde aynı nokta sayısını tutturamıyor olmak bile yorum yazmak konusunda beni tereddüte düşürüyor...
sanırım durmalıyım :)
bilsek de söyleyemeyecektik. söyleyemediğimiz için bilemeyecektik. çünkü, sanırım, anlam sözün kendisinde değil ama, söylemekte. söyleyebilmekte. belki...
belki de değil.
sanırım dur(ama)malıyım.
peki neden böyle? neden söyleyebilme eyleminin bir sürü ön koşulu var?
bi kere ağzından çıkacak sözlerin sana ait olduğunu bilmelisin... emin olmalısın... nasıl olunucaksa artık...
sonra zaman... anlaşılacağına emin olduğun anı beklemelisin.
'o an' çalar saati olsaydı keşke, beklemek herkes için daha kolay olurdu...
aslında sanırım biliyorum bilsek de söylememenin sebebini:
'ya onun anladığıyla benim anladığım aynı şey değilse, ve daha kötüsü alakası bile yoksa?'
maybe you'll wonder what you missed *ama en azından elindekileri kaybetmedin*
ben artık biliyorum...
hoşçakal. nokta
annenler öğretmemiş olmalı.
hoşçakal'dan sonra, hiçbir zaman nokta koyulmaz...
güle güle... üç nokta
kalmak veya dönmek için sebep yoksa doğru anda tek nokta koyabilmenin bir meziyet olduğunu gördüm ben yıllarca..
ama hiç beceremedim...
şimdi yeniden deniyorum. anlaşılan hala kötü bir öğrenciyim ama umudum baki.
nokta
seinfeld'in bir bölümünde, george costanza sevgilisinden ayrılmaya çalışıyordu. şöyle bir diyalog vardı yanılmıyorsam:
-I'm breaking up with you.
-Well, I am not.
sonra da kadın hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyordu.
ben de üç nokta koymayı deniyorum şimdi. kalmak veya dönmek için sebep yoksa bu noktalar da gün gelir, uzaktan bakan için tek nokta gibi gözükür nasıl olsa...
gün gelir, günler geçer...
-the day that the world stood still-
ya
"ayrı"
"dünyaların"
"farklı"
"zamanların"
"insanları"?
çözümsüz.
çok doğru... hayatım o insanları aramakla geçiyorken, şimdi onların varlığını yoksaymak.
çözümsüz.
sozun
sustugu
zamanin
konustugu
yerdeyim.
burasi cok sessiz...
sozun
sustugu
zamanin
konustugu
yerdeyim.
burasi cok sessiz...
Yorum Gönder