(bu yazıyı yazmamla blog'a koymam arasında geçen sürede Sawant yarışı kazandı - yeyy. ama ben yazıda değişiklik yapmaya üşeniyorum)
Yabancı ülkelerde
eğitim gören öğrencilerin, hele ki kendi ülkelerinin siyasi gündemine
fazlasıyla angaje olanlarının, yaşadıkları ülkenin siyasetine adapte olmaları
pek kolay olmuyor. Sözkonusu bir de yerel siyaset, hatta ‘Şehir Konseyi’nin tek
bir koltuğu için yapılan bir seçimse, Erdoğan’la, “kızlı-erkekli”
tartışmasıyla, Dimitrili – Yorgolu isim alternatifleriyle dolu olan kişisel
gündemin gözünden kaçması pek muhtemel. Doğrusu benim için de ABD’nin
Washington eyaletinde Kasım ayının başında yapılan seçimler biraz bu
nitelikteydi. Bir grup halinde yapılan seçimlerdeki belediye başkanlığı
yarışından – ve neticesinde toplumcu politikalarıyla bilinen başkanımızın, daha
şirket yanlısı bir tutum sözveren eşcinsel adaya yenildiğinden - ; Washington seçmeninin GDO’lu ürünlerin
etiketlenmesi tasarısını reddettiğinden ve son olarak, Sea-Tac Havaalanı’nda minimum 15
dolar ücret tasarısının geçtiğinden haberdardım. Ancak aynı seçimler dahilinde,
Seattle City Council için yapılmakta olan seçimden ve ümit verici bir adaydan
habersizdim.
Araştırınca, Kshama Sawant’ın Bombay’den ABD’ye ilk olarak doktora eğitimi için gelmiş, North Carolina Üniversitesi’nde yaşlıların işgücündeki varlığı üzerine bir tez yazmış, şimdilerde Seattle Central Community College’da ekonomi dersi veren bir kadın olduğunu, dahası 5 Kasım’da, Seattle’daki Occupy Wall St. deneyimine dayanarak, mahalle örgütlerinin, evsizlerin, feministlerin, sendikaların desteğini almış biçimde ve Socialist Alternative koalisyonunun adayı olarak, 16 yıldır City Council’deki koltuğundan ayrılmayan Richard Conlin’in karşısına çıktığını öğrendim. Üstelik, seçimlerin hemen ardından, henüz sayma işlemi tamamlanmadan (mektupla oy verme süreci yüzünden burada oy verme de sayma da haftalara yayılan bir süreç) Conlin kendini galip ilan etmiş olsa da, yeni oylar geldikçe ivme Sawant’ın lehine dönmüş. Bu “geç açılma”nın, Sawant’ın asıl seçmenlerinin, yani gençlerin, evsizlerin, uzun vardiyalarla çalışan işçilerin, genel olarak geç oy vermeye yatkın olmalarının da etkisi olduğu söyleniyor. Nitekim Sawant’ın hikâyesini bu sabah saatlerinde yeni öğrenirken 41 olan fark, akşama doğru 400 olmuş durumda. Sawant, Seattle tarihinin ilk sosyalist City Council üyesi olmaya oldukça yakın, öyle gözüküyor [kazandı kazandı].
Bunlar, Amerikan
siyasetinin ve ekonomisinin öğrenciler, yabancılar, işçiler için git gide daha
boğucu hale geldiği, şehirlerin hali hazırda parlak olmayan toplu taşıma
sistemlerinin bütçe kesintileri yüzünden yok olma eşiğinde olduğu bugünlerde,
biraz gülümseme, biraz nefes, biraz da ümit yaratıyor. Ama doğrusu bugün
karşılaştığım tek şey Sawant ve seçim hikâyesi olsaydı, oturup bu yazıyı kaleme
almazdım. Beni Sawant hakkında yazmaya ikna eden şey, Sawant hakkında yazılan
başka bir yazı.
Dünyaca ünlü
ekonomi dergisi Forbes’un internet sayfasında, Alex Berezow imzasıyla iki gün
önce yayınlanan yazı, Sawant gibilerinin sistemde açacakları gediğin,
sembolik bile olsa, ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yazı, ekonominin
çeşitli bilimsel bulguları olduğundan bahsederek başlıyor. Örneğin, diyor
Berezow, insanlar teşviklere iyi tepki verirler, daha iyi çalışırlar. “İnsan
davranışı hakkındaki bu tespit o kadar temel, o kadar açıktır ki, Harvard’lı
ekonomist Greg Mankiw’in ‘Ekonominin Temelleri’ kitabında da kendine yer
bulmuştur.” Oysa, Berezow’a göre, sosyalizm bunu asla anlamamış. Ve bu kadar
basit bir şeyi bile anlayamayan sosyalistler, inanmayacaksınız ama (!),
kendilerine üniversitelerde iş bulabiliyor, seçim yarışlarına girebiliyorlar.
Aynen şunu söylüyor Berezow: “Nasıl olur da en temel akademik bilgiyi reddeden
biri City Council yarışında kazanmaya bu kadar yakın olabilir? Daha da rahatsız
edici olan, nasıl olur da böyle inançları olan birine, ekonomi dersi vermesi
için izin verilir?”
Sosyalistler
seçimlere girmesin, üniversite kampüslerinden kovulsun derken, Berezow aslında
müthiş bir korkuyu yansıtıyor. ABD’nin en büyük 10 şehrinden biri bile olmayan
Seattle’ın (ve içinde olduğu Washington eyaletinin), senatörü, valisi, belediye
başkanı falan değil, 9 üyeli şehir konseyinden tek bir üyesinin, sosyalist,
beyaz olmayan bir kadın olma ihtimali, sistemin ideologlarının ve onların
Berezow gibi stajyerlerinin ödünü koparıyor. Merkezindeki eski binaları ve etraflarında
örülmüş orta/alt sınıf coğrafyalarını Amazon gibi şirketlerin emlak
spekülasyonlarına kurban eden, toplu taşıması sistemine milyon dolarlık kesintiler getirilmek üzere olan, ev kiralarının ateş pahası
olduğu ve evsiz nüfusunun git gide arttığı, informasyon kapitalizminin
başkenti, girişimcilik dininin tapınaklarından biri olan bu şehrin bir
sosyalisti seçmek üzere olmasının yarattığı korku o kadar büyük ki,
“sosyalistler üniversitelerde ders vermesin!” çığlıklarının atılmasına sebep
oluyor.
Çünkü,
kullanıcılarının her bilgisini devletle paylaştıkları sosyal ağları, göçmen
işçilerin, kadınların ucuz emeği üzerine kurdukları, gökdelenlerle taçlandırdıkları
bu ‘medeniyet’, aslında kağıttan bir ev. Temeli su alıyor, sert rüzgârlar
pencereleri uçuruyor. Kshama Sawant gibilerin nefesi bu rüzgârlara yenisini
ekleyecek diye korkuyorlar. Korkmakta haklılar.
Darısı
Türkiye’deki yerel seçimlerde, egemenlerden egemen beğenip ‘pragmatik’lerle
avunmak yerine, cümlesinde benzer bir korkuyu yaratacak ortak adaylarda
buluşmaya.
2 yorum:
daha dün (sanırım) aklıma gelmişti burası. baktım ama yeni bir şey yoktu.
burada da bir sırrı süreyya rüzgarı olabilse keşke.
yok mu? olsa ya, olsun.
blog-forum günlerini, senin mini mini yorumlarını özlüyorum, aklına gelmiş olmasına sevindim.
Yorum Gönder