(sabretmem gerekiyordu biraz daha, ama bekleyemedim. aşağıdaki yazı, bir aksilik olmazsa fareler oyunda'nın şubat 2013 tarihli ilk sayısında -online olarak- yayınlanacak. dilerim heyecanıma, heyecanımıza katılırsınız, katkı verir, paylaşırsınız; oynayan farelerin sayısını beraber artırırız. burada gördüğünüz fotoğraf, dergiden bir görsel, osman özarslan'ın çektiği 'gönül tahtımız'. kullanmamıza izin verdiği için osman abi'ye çok teşekkürler, katkı veren diğer tüm arkadaşlara da elbette.)
When cat’s away, the mice will play.
Böyle diyor bir
İngiliz deyişi, yaklaşık 500 senedir. Kedi
uzakta, fareler oyunda diyerek, biraz serbest çevirmiş, temennimizi de işin
içine katmıştık, bir buçuk sene önce. Ve
devam etmiştik: kedilerin kolay kolay
uzaklaşmayacağını, biz farelerin, kedilerle beraber, kedilere ragmen,
kedilerden saklanarak, kedileri kandırarak, kedileri oynayarak oynamak zorunda
olduğumuzu biliyoruz.
Fareler Oyunda,
farklı bir oyun blogu olma amacıyla yola çıkmış; yerli ya da global oyun
sektörünün organik temsilciğine soyunmuş oyun dergilerinin ‘inceleme’ mantığını
reddederek, yerine oyun ‘eleştirileri’ ve ‘hikâyeleri’ koymayı önermişti. Bundan
daha da önemli bir amaç da, oyun denen şeyin günümüz dergilerinin sınırladığı
video oyunları ekseninin ötesinde, koca bir dünyaya, koca bir tarihe ait
olduğunu göstermek, oyuna ve oynamaya bir nefes alanı açmaktı.
Bu amaçlarımızı
ne kadar hayata geçirebildik bilmiyorum. Ama Fareler Oyunda bir blog olarak
miadını doldurdu, bizi yeni arayışlara itti. Ve geçen sürede hiçbir şey
başaramadıysak bile, birçok kişiyi böyle bir uğraşının bir anlamı olduğuna ikna
edebilmişiz ki, şimdi yanımızda çok daha fazla sayıda arkadaşımız var, çok daha
fazla fare, kedilerin uzaklaşması için fırsat kolluyor.
Bu
arkadaşlarımızdan destek ve güven alan Fareler
Oyunda Mag, iki ayda bir yayınlanacak bir e-dergiye dönüştü. Yazıları hem fareleroyunda.com’da ayrı ayrı bulmak mümkün olacak, hem de bir
dergi tasarımıyla, bütün bir pdf olarak okuyup indirebileceksiniz. Önümüzdeki
zamanlarda özel bir tablet versiyonu da olacağını umuyoruz.
Bu dergiyi, dünya
üzerine, hayat üzerine düşünen insanların okumasını istiyoruz. Bu dergiyi, oyun
üzerine düşünen insanların okumasını istiyoruz. Bu dergiyi, oyun oynayan
insanların okumasını istiyoruz. Çünkü insan, illa Huizinga’nın dediği gibi Homo Ludens (“oynayan insan”) olmasa da,
oyun oynuyor. Kendisini üreten, çevresini değiştiren pratikleri, oyun eksenini
de kesiyor. İktidar oyunlarla kuruluyor, oyunla direniyor insanlar. Oyunla
hikâyeler üretiliyor, oyun oynayarak aktarılıyor (kartal kalkar ve dal salkar, bildiniz mi?). Oyun her şey değil, ama
oyun her yerde. Oyunu savunmak gerekmez, ama oynama hakkını savunmak gerekir.
Oyun iyi ya da kötü değil, ama iyi ve kötü oyunlar var. Oyun tekil değil, çok
sesli, ve bu sesleri konuşmak gerek.
Evet, biliyoruz,
kedi kolay kolay uzaklaşmayacak. Fareler yine de ne kadar oynayabilir, işte biz
bunu soruyoruz.
Bu sayıda oyun ve
mekân ilişkisini kapağımıza taşıdık. Farklı oyunların, mekânlarla nasıl bir
ilişkiye girdiğini anlamaya, oyunların mekânsal deneyimlerini deşmeye çalıştık.
Dosya dışında, her sayımızda bulacağınız oyun eleştirileri, hikâyeleri ve sabitleşeceğini
umduğumuz köşelerimiz var. Fareler Oyunda’ya siz de katkı sunmak isterseniz, fareleroyunda@gmail.com’a yazabilirsiniz.
Oyuna ve sormaya
katılın.
K. Mehmet Kentel