çok nostaljik bir adam olmadım hiçbir zaman, ama şu an içinde cup cup'lamakta olduğum duygu selini anlatmaya kelimeler bulamıyorum. boğaziçi'ne adım attığımdan beri elimden tutan, düşmemi engelleyen, ya da benle beraber düşen, gülen ve ağlayan, sarılan, bırakmayan bu insanlarla aynı karelerde ne çok dolaşmışım meğerse. ne çok öpmüşüm bu insanları, kendimden geçercesine. ne saçmalamışız hep beraber dört bir köşede.
unutmuş değildim, unutmamaya rağmen hatırlamak daha da acayip zaten, daha da acayipleştiren şey bu. bazı şeyler normalleştikçe, hayatlar daha 'anormal' eksenler tarafından kesildikçe, normalleşen şeyin önemi gündelik hayatlarımız içinde belirsizleşiyor sanki. "bak, buradayız, hâlâ, şimdi en güzeliz belki de" demek gerekiyor bazen.
çok karışık zamanlardı geride bıraktığımız, hâlâ karışık dünya kadar şey var. bütün bu karışıklıkta, hmm, siz nasıl diyordunuz, "inanan" evet, "buna inanan", en çok inanan birkaç insan için asıl olarak bu yazı. arşive inenler de onlar oldular, bizim için sürpriz bir hediyeydi bu arşiv çalışması ama, aslında arşive inenlerin onlar olması hiç de sürpriz değildi. arşivin her bir parçasına, ama en çok da arşivi açığa çıkartanlara, kocaman bir teşekkür bu yazı.
tu ge dır-tu ge dır-tu ge dır.....