ağır, ağrılı, yorgun bir haftaydı, 20 ocak'ın agos'una ancak gitti elim. twitter'ımda umutsuz, mutsuz kısa cümleler birbirini kovalıyor: odatv davasında yine tahliye yok. bu ülke tahliyeye şükredenlerin, ama daha çok, onlara bunu bile çok görenlerin ülkesi.
20 ocak sayısı, çok güçlü, çok özel bir sayı olmuş. birkaç şeyi paylaşmak istedim, twitter'a sığmayacak, facebook'ta kaybolacaklardı...
rober koptaş "bilincimize ve tüm benliğimize işli: eğer bir umut varsa, devletten ve muktedirden değil, insandan yanadır. biz insanlarla, insanımızla yan yana olmaya devam edeceğiz. bizi bu memlekete bağlayan yegâne bağ budur. dün olduğu gibi, bugün de..." demiş.
19 ocak yürüyüşü notları kapsamında, ani balıkçı - askerde öldürülen sevag balıkçı'nın annesi - "bir yıl önce bu anmada oğlumla yürümüştüm. bugün o da tıpkı hrant dink gibi aramızdan alındığı için kendimi yalnız ve çaresiz hissediyorum. herhangi bir sorunumuz olduğunda oğlumla birlikte hrant'a giderdik, o bizi dinler ve yardımcı olurdu. adalet yerini hrant için bulmadı, belki oğlum için bulur" demiş.
başyazı, 'adalet arayışı hiç bitmeyecek'* diyor. son paragraf şöyle:
Günün dünden farkı, mızrağın artık çuvala sığmaması. Türkiye toplumunun bu gerçeği gün be gün daha iyi kavradığına inanmak istiyoruz. Adalet ancak gerçek katillere ulaşılınca tecelli edecek. Bunun için de köklü bir zihniyet değişimi gerekiyor. Umudumuz, o günleri görmek.başlığın sonundaki asteriks ise, benim bu notları almamdaki asıl motivasyon. ismini bildiğim, yüzünü bilmediğim, yüzünü tanıdığım, kendisiyle tanışmadığım tüm agos çalışanlarını yan yana görüyorum şimdi, 17 ocak'ta kendileriyle dalga geçilen mahkemeden sonra, beşinci kez 19 ocak'tan sonra, bu çok güçlü sayıyı çıkartan insanlar, şöyle bir not düşmüşler yazının sonuna:
*Bu yazının her cümlesi bir Agos çalışanı tarafından yazıldı. Karanlığın içinde, yan yana gelip seslerimizi birleştirmekten başka çare bulamadık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder